07/01/2010

Şehzadeler Şehri Amasya

Amazon kraliçesi Amasis'in şehri Amaseia'yı uzun zamandır görmeyi planlıyorduk. Bir bahar günü Ankara'dan yola çıkarak yaklaşık 3 saatlik kısa ve rahat bir otomobil yolculuğu yaptık. Bir süre dağların arasından gittikten sonra birdenbire Amasya çıktı karşımıza. Öyle bir güzellik ki, nefesimiz kesiliyor! (Bu duygunun bir benzerini de Torosları otomobil ile dolaşırken Ermenek'i görünce yaşamıştık. Onu da yakında yazacağız). Kanyonda salına salına akan nazlı Yeşilırmak ve iki yakasında kurulu Amasya. Hititlerin, Asurluların, Bizanslıların, Pontusun, Osmanlıların (ve burada sayamadığımız birkaç medeniyetin daha) şehri Amasya. Bugüne dek sadece elmasını tanıdığımız, oysa bundan çok daha önemli pek çok özelliği olan Amasya.

Öncelikle mimarisinden bahsetmek gerek. Nehrin her iki yakasında bulunan geleneksel evler aslına uygun restore edilmiş. Özellikle kuzey yaka enfes. Tüm evler yenilenmiş ve pek çoğu pansiyon olarak hizmet veriyor. Biz de bu pansiyonlardan birinde kalıyoruz. Cumba-balkonumuzun altından Yeşilırmak akıyor! Odada bulunan tüm eşya bakımdan geçmiş, eski ve kullanılmış eşya. Hepsinin ayrı bir hikayesi var! Bu fikre bayılıyoruz tabii. Ayrıca banyo dolabın içinde! Evet, dolabın kapağını açarak banyoya giriyorsunuz. Küçük ama çok rahat, temiz ve karakteristik bir oda. Gördüğümüz kadarıyla tüm pansiyonlar buna benziyor. Hepsinin bir de yine nehre bakan kahvaltı salonu ve kafe olarak hizmet veren salonları var. Bunların balkonunda oturduğunuzda neredeyse nehirde tekne ile gezdiğinizi sanıyorsunuz. Ev yapımı gözleme ve çay eşliğinde burada oturmaya bayılıyoruz.

Bu evlerin hemen arkasında ise, kayaya oyulmuş Pontus kral mezarları (İÖ 333-İÖ 26) var. Özellikle gece aydınlatması ile birlikte bu yolda yürümeye doyamıyor insan. Bir ara nerede olduğumuzu unutup, kendimizi İtalya'da zannettik! Hele bir de bu yürüyüşün sonunda yine nehir kıyısındaki Şehir Kulübü'nün balkonunda oturup rakılı balıklı bir yemek yemek varsa. Kesinlikle tavsiye edilir!

Mimarinin yanında bahsedilmesi gereken bir diğer konu tabii ki Amasya'nın "şehzadeler şehri" olarak bilinmesi. Osmanlı şehzadelerinin pek çoğu Amasya'da yetişmiş ve görev yapmıştır. Bu dönemden kalma pek çok tarihi eser de kentte görülmesi gerekenler arasındadır. Örneğin Osmanlı hamamlarını gezmeye kesinlikle değer. 1400'lü yıllarda yapılmış olan bu hamamlardan bazıları bugün halen kullanımdadır. Ayrıca camii ve çarşı dışında Amasya Müzesi de görmeye değerdir.

Elbette böyle zengin bir geçmişe sahip olan her yerde olduğu gibi, Amasya'da da köklü bir kültürü vardır. Toyga ve helle çorbası, keşkek, bamya ve kalbura bastı tatlısı gibi yöresel tatları ünlüdür. Bunların bir kısmını da yine Şehir Kulübünde denemenizi tavsiye ederiz. Girişinde park etmiş büyük otomobillere, kapıda bekleyen üniformalı görevlilere ve havalı ismine bakarak sadece üyelerin gireceği bir yer olduğunu düşünmeyin. Kulüp herkese açık ve fiyatlar da oldukça makul. Günbatımında kulübün balkonda oturup akşamı karşılamak, Amazonları, Hititleri, Pontus krallarını, Osmanlı şehzadelerini ve Ferhat ile Şirin'i düşünmek ayrı bir güzel oluyor.
Tabii tüm bunların yanında, herkesin pek iyi bildiği Amasya elmasını ve o kadar da bilinmeyen kirazını deneyebilirsiniz. Haziran başında Kiraz Festivali olduğunu ve Amasya'nın hem İstanbul hem de Ankara'dan sadece 2,5-3 saat uzaklıkta olduğunu da hatırlatalım.

Not: Fotoğrafların bir kısmı Amasya Belediyesi web sitesinden alınmıştır.

No comments:

Post a Comment